MekanForum

<script type="text/javascript"><!--
google_ad_client = "ca-pub-8213945970145438";
/* Geniş Dikdörtgen */
google_ad_slot = "0152084016";
google_ad_width = 336;
google_ad_height = 280;
//-->
</script>
<script type="text/javascript"
src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js">
</script>

Join the forum, it's quick and easy

MekanForum

<script type="text/javascript"><!--
google_ad_client = "ca-pub-8213945970145438";
/* Geniş Dikdörtgen */
google_ad_slot = "0152084016";
google_ad_width = 336;
google_ad_height = 280;
//-->
</script>
<script type="text/javascript"
src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js">
</script>

MekanForum

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
MekanForum

    Gül İle Bülbül

    NFz
    NFz
    Supervisor
    Supervisor


    CinsiyetErkek
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 610
    Sanal Para [SP] Sanal Para [SP] : 9200
    Rep Puan Rep Puan : 34
    Seviye Seviye : 8
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 23/07/08

    Gül İle Bülbül Empty Gül İle Bülbül

    Mesaj tarafından NFz Paz Ocak 03, 2010 9:02 pm

    Bülbülün Güle Aşkı

    *Hergün geçtiği o yolda, sayısız güllerin bulunduğu bir de bahçe vardı
    bülbülün. Kiminle geçse o bahçenin yanından; yanındakiler güllerin büyüsüne
    kapılıp, güllerin ne kadar güzel olduğundan bahsederdi. O ise aldırış
    etmeden "Alt tarafı gül işte" der geçerdi bahçenin yanından. Güllere
    bakmazdı bile. Sevmek istemezdi gülleri. Solardı çünkü güller, terkederdi
    bir süre sonra. Ha! Bir de dikenleri vardı güllerin. Batırırlardı
    dikenlerini sevenlerine hiç acımadan.
    Bir gün geçiyorken bülbül yine o bahçenin yanından yalnız başına, gayri
    ihtiyari dönüp baktı herkesin hayran kaldığı güllere. Evet sayısız gül vardı
    o bahçede ve güzel bir ahenk oluşturmuşlardı. "Sana ne" dedi kendi kendine.
    Sahip olamayacağı güzelliklerden uzak durmaya çalışırdı çünkü. Yüzünü
    çevirirken bülbül, gözüne bir gül takılıverdi. Onca gülün arasında
    duruyordu. Gözleri kilitlendi ona görür görmez, "Alt tarafı gül işte"
    diyemedi dili bu kez. Olduğu yerde durdu, bakakaldı. Korktuğu başına
    gelmişti. Elde edemeyeceklerinden uzak durması gerektiği aklına geliyor ama
    bunu kabullenemiyordu.

    Neydi farklı olan? Ne vardı ki onda, bülbülü kendisine hayran bırakan?
    Benzese de hepsi birbirine, gözleri ve yüreği ile ayırabiliyordu onu
    diğerlerinden. Ama gözlerini ayıramıyordu bülbül, o gülden. O an "Kendine
    gel" dedi ve istemeye istemeye ayırdı gözlerini.
    Gözlerine hükmetmişti ama kalbine hükmedemiyordu. Anlam veremiyordu bir
    türlü. Onca gülün arasından seçtiyse onu bir sebebi olmalıydı. Aşk bu muydu?

    Gün boyu onu düşündü. Gece uyutmadı hasreti. Bir daha görememe korkusu
    büyüdü içinde. Daha fazla duramazdı görmeliydi onu bir kez daha. Yine o
    bahçenin kenarında uzaktan uzağa seyretti gülünü ertesi gün doyasıya.
    Evet, onun gülüydü o artık. Bir başkasının olmasına tahammülü yoktu. Her gün
    o bahçeye gidiyordu, geceleri ise gülünü hayal ediyordu. Güzel hayalleri
    güzel planları vardı gülü için. Bir gün sevdiğini söyleyecekti gülüne, gülü
    de onu sevecekti. Mutlu olacaklardı elbet beraber oldukları sürece.
    Zarar verebilecek herşeyden koruyordu gülünü. Küçücük vücudunun yettiğince
    yardım ediyordu gülüne. Susuz kalmaması için bulutlara, gülünü ayakta
    tutması için toprağa şarkılar söylüyordu hergün. Bulutla toprak yardım
    ettiler güle ellerinden geldiğince. Onlar da hayrandı çünkü bülbülün sesine.
    Bülbülün elinden gelen buydu; yardım edebilecek herkese şarkılar söylüyordu
    gülü için.

    Derken zaman geçti; onsuz olamıyordu artık bülbül, bir an olsun ayrı
    kalamıyordu. Hasret acısı, sabır taşından ağır gelmeye başlamıştı bülbülün
    küçük yüreğine. Uzaktan sevmek yetmiyordu artık. Sarılmalıydı ona, en güzel
    şarkıları söylemeliydi gülüne.
    Ama sevecek miydi gül onu. Sevgisine karşılık verecek miydi acaba. Çok sevse
    de, ortada bir gerçek vardı. Habersizdi gül bülbülden. Bülbül onu seviyor,
    her kötülükten koruyor, hatta yardım etmeleri için hergün, o güzel sesiyle
    dostlarına şarkılar söylüyordu. Ancak güllerin en güzeli bundan haberdar
    değildi henüz.
    Tüm cesaretini toplayıp bir gün, gülünün yanına gitti sonunda bülbül. "Ona
    bu denli yakın olmak... Ne güzel bir duygu..." diye düşündü. Hayallerinden
    biri gerçek olmuştu. Tüm hayallerini gerçekleştirmek için ise artık
    konuşmalıydı onunla. Ve sözlerine başladı o güzel sesiyle. Aşkını itiraf
    etti en güzel kelimelerle. Sesi o kadar güzeldi ki, güllerin en güzeli
    kayıtsız kalamadı bülbülün aşkına. İlk kıvılcımın çakmasına sebep olmuştu
    bülbülün sesi. İlk kıvılcımdan sonra, bülbülün o büyük aşkı, sonsuza dek
    sürecek sevgisi, gülün de onu ölesiye sevmesini sağladı. Her gün
    buluşuyorlardı. Bülbül gece gündüz, zamanının tümünü gülüyle geçirmeye
    başlamıştı. İşte hayalleri gerçek olmuştu sonunda bülbülün.
    Bu durum bülbülün sesine hayran dostlarını üzmeye başlamıştı. Artık onlara
    şarkı söylemiyordu bülbül. Ve bu durum kızdırdı bulut ile toprağı. Bize
    değer vermeyene biz hiç vermeyiz dediler. Kestiler güle yardımı. Suyunu
    kesti bulut, desteğini çekti toprak gülden.
    Bülbül ise habersizdi tüm olanlardan. Farkında değildi dostlarının kendisine
    yüz çevirdiklerinden. Onun gözü gülünden başkasını görmüyordu. O kadar kördü
    ki artık, gülünün ihtiyacları olduğunu bile göremez olmuştu. Unutmuştu
    güllerin ömrünün kısa olduğunu. Unutmuştu, gülünün bu kadar uzun yaşamasının
    bulut ve toprağın sayesinde olduğunu.
    Günler geçtikçe gül solmaya başladı. Bülbül anlam veremiyordu olanlara bir
    türlü. Gülü gözlerinin önünde soluyordu ve elinden birşey gelmiyordu.
    Unutmuştu güllerin solduğunu. Bu acıya hazırlamamıştı kendisini. Gülleri
    sevmemesinin nedenini unutmuştu. Aşkın gücü bunu unutmasını sağlamıştı.

    Kısa süre sonra soldu gül. Bülbül gözü yaşlı, doyasıya sarıldı gülüne son
    bir kez sıkı sıkı. Ancak unutmuştu... Dikenleri vardı güllerin. Daha önceden
    gülleri sevmemesine neden olan dikenleri unutmuştu. Batıyordu bülbülün minik
    vücuduna gülünün dikenleri. Ama o aldırış etmiyordu bile. Küçücük vücudundan
    sızan kanların ne önemi vardı ki artık sevdiği yanında yokken. Ölüm
    korkutmuyordu onu. Hatta ölmek istiyordu. Etrafındakilerin yardım etmesine
    izin vermedi. Gülünün toprağa serilmiş cansız vücudunun yanına uzandı bülbül
    ve yavaş yavaş kapandı gözleri.
    Hayatta karşısına çıkan güzellikleri ve aşkı yaşarken, bazı şeylerin ihmale
    gelmeyeceğini, sadece sevginin yetmediğini, özverinin de gerekli olduğunu
    anlamıştı artık bülbül son nefesini verirken. Ve her ne kadar bedelini
    hayatıyla ödeyecek olsada en ufak bir pişmanlık dahi duymuyordu bülbül. Bu
    aşk ona; sevgiliyi iyisiyle, kötüsüyle sevmesi gerektiğini öğretmişti.
    Dikene rağmen sevip kucaklamıştı gülünü.
    İşte o günden sonra bülbül ile gülün aşkı dilden dile dolaşır oldu. Bu aşk
    ile gülün güzelliği bülbülün sesi efsaneleşti ve geriye iki cansız küçük
    beden ile insanların alması için birkaç ders bıraktı.




    google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);

      Forum Saati Perş. Ara. 05, 2024 3:58 am